Aralık 3, 2024

AYM’nin 2019/769 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERTAN BODUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/769)

 

Karar Tarihi: 15/11/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Ertan BODUR

Vekili

:

Av. Nesrullah OĞUZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Ankara Tren Garı’ndaki terör saldırısında meydana gelen yaralanma iddiasıyla açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 10/10/2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde gerçekleştirilen, kendisinin de dâhil olduğu gösteriler sırasında meydana gelen, birçok kişinin vefat ettiği ve yaralandığı terör saldırısında yaralandığı iddiasıyla İçişleri Bakanlığından maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Talebinin zımnen reddi üzerine tam yargı davası açan başvurucu; terör saldırısında yaralandığını, uzun süre tedavi gördüğünü, %60 işitme kaybı yaşadığını, idarenin saldırıyı önleyememesi ve güvenliği sağlayamaması nedeniyle hizmet kusuru bulunduğunu belirterek maddi tazminat, bunun yanı sıra İçişleri Bakanlığının zımnen ret kararının iptalini talep etmiştir.

3. Ankara 5. İdare Mahkemesi tazminat talebinin sürekli iş gücü kaybı iddiasına dayandırıldığı, dava kapsamında aldırılan 23/1/2018 tarihli sağlık kurulu raporunda başvurucunun şizofreni rahatsızlığının çalışmasına olanak vermediğinin, travma sonrası stres bozukluğunun tedavi ile tam olarak düzeldiğinin belirtildiği, raporda başvurucunun patlamadan kaynaklanan maluliyetinin bulunduğuna dair bir saptamaya yer verilmediği, başvurucunun şizofreni rahatsızlığının öncesinde de olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla bu durumun meydana gelen patlamayla bir ilgisinin olmadığı, 13/10/2015 tarihinde ses travmasına bağlı işitme kaybına ilişkin olarak başvurucuya reçete verildiği anlaşılmakta ise de 23/1/2018 tarihli sağlık kurulu raporunda başvurucunun kulak burun boğaz sisteminin sağlam olduğu bulgusuna yer verildiği, meydana gelen patlama olayı ile başvurucunun rahatsızlıkları arasında illiyet bağı kurulamadığı, mevcut belgelere göre başvurucunun iş gücü kaybının ve buna bağlı maddi zararının bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar vermiştir.

4. Başvurucunun zımnen ret kararının iptali talebi ise incelenmeksizin reddedilmiştir. Başvurucu istinaf talebinde bulunmuş, hâlihazırda maluliyetinin devam ettiğini ve meydana gelen patlama nedeniyle oluştuğunu, patlama nedeniyle aylarca tedavi gördüğünü, tedavi gördüğü dönemde yüzde yüz malul sayılması gerektiğini belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesince istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

5. Dosya kapsamından başvurucunun İdare Mahkemesine olay tarihinde emekli olduğunu bildirdiği, çalıştığına dair bir belge sunmadığı görülmüştür.

6. Başvurucu, nihai kararı 27/11/2018 tarihinde öğrendikten sonra 26/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

8. Başvurucu; Ankara Tren Garı’nda meydana gelen terör saldırısında onlarca kişinin parçalanarak öldüğüne şahit olduğunu, kendisinin de ağır yaralandığını, işitme kaybı yaşadığını, idarenin saldırıyı önleyemediğini ve yaralılara yardım edemediğini, saldırı nedeniyle hem psikolojik hem fiziksel olarak zarar gördüğünü maddi tazminat talebiyle açtığı davanın reddi nedeniyle ihlalin giderilemediğini belirterek yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun tazminat isteminin patlama olayı nedeniyle gerçekleşen sürekli iş gücü kaybı olduğu iddiasına dayanması nedeniyle İdare Mahkemesince bu kapsamda inceleme yapıldığı, dava konusu maddi olay ve olgular ile deliller değerlendirilerek bir sonuca ulaşıldığı, varılan sonucun gerekçelendirildiği, bir ihlalin bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Başvuruya konu dosyada başvurucunun tam yargı davasını maddi tazminat talebiyle açtığı, İdare Mahkemesinden manevi tazminat talebinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Başvurucu, maddi tazminat talebini yaralanmasına ve işitme kaybına dayandırmış olup idare mahkemesi tarafından başvurucunun talebialınan raporda başvurucunun iş gücü kaybının olmadığı, patlama öncesinde bulunan psikolojik problemleri ile olayda illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Özetle başvurucu, maddi zararı oluştuğu iddiasıyla maddi tazminat talebinde bulunmuş; idare mahkemesi de yaptığı araştırma ve aldığı rapor akabinde maddi tazminatın doğmadığı sonucuna ulaşarak talebin reddine hükmetmiştir. Başvurucu, bireysel başvuruya konu ettiği hususun tam yargı davasının reddi olduğunu açıkça belirtmiş; idarenin saldırıyı önleyemediğini, saldırıda yaralandığını, maddi zararı bulunduğunu, ayrıca saldırıdan psikolojik olarak etkilendiğini ifade etmiştir.

10. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini etkili soruşturma yükümlülüğü (usul boyutu) oluşturmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ortaya konulmuş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup sorumluların ortaya çıkarılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyeti kapsamaktadır. Yaşam hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarında makul derecede ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi, dolayısıyla derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda, Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir inceleme yapıp yapmadıklarının Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan söz konusu özen şartının yerine getirilmesi, yaşam hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine bir sonuca varılmasını garanti altına almamaktadır ( Perihan Uçar, B. No: 2013/5860, 1/12/2015; Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B. No: 2013/4086, 20/4/2016).

12. Somut olayda başvurucu, açtığı tam yargı davasında özetle Ankara Tren Garı önünde gerçekleşen terör saldırısı sırasında yaralandığını, patlama nedeniyle işitme kaybı yaşadığını, etrafında yaralanan ve hayatını kaybeden insanlara şahit olduğunu, olay nedeniyle travma geçirdiğini ileri sürüp maddi tazminat talebinde bulunmuştur. İdare mahkemesince sağlık raporu aldırılmış, başvurucunun iş gücü kaybı bulunmadığı, olaydan önce var olan hastalığı nedeniyle çalışmadığının anlaşıldığı, maddi zarar tespit edilemediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunurken İdare Mahkemesinin tespitinin aksine maddi zararının doğduğuna ilişkin bir delil de sunmamıştır. Bireysel başvuruya esas olan yargısal süreçte mahkemelerin dayandığı deliller çerçevesinde ulaşılan sonucun keyfî veya hukuki dayanaktan yoksun olduğu yorumunu getirmek mümkün değildir.

13. Eldeki başvuruya konu davada başvurucunun idarenin kusur durumunu ileri sürdüğü ancak yalnızca iş gücüne kaybına bağlı olarak maddi tazminat talebinde bulunduğu görülmüştür. İdare Mahkemesince yapılan değerlendirilmede başvurucunun idarenin kusur sorumluluğunu ileri sürdüğü belirlenmekle birlikte başvurucunun ileri sürdüğü maddi zarar tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda başvurucunun ileri sürdüğü idarenin kusur durumunun tartışılamadığı anlaşılmıştır. Başvurucunun manevi tazminat talebinde bulunmaması ve maddi zarar iddiasını delillendirememesi nedeniyle idarenin kusur durumunun İdare Mahkemesince tartışılamamasında İdare Mahkemesine bir kusur atfedilemeyeceği değerlendirilmektedir.

14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

/category/haberler/ , /haberler/

Vinkmag ad

Read Previous

Yeni AYM üyeliği için Danıştay’da seçim yapıldı

Read Next

AYM’nin 2019/1801 başvuru numaralı kararı

Most Popular