Yargıtay 2. Hukuk Dâiresi, iş ve arkadaş çevresinde eşinin dedikodusunu yapan erkeği ağır kusurlu buldu. Emsâl kararla eşinin dedikodusunu yapmak hem boşanma hem de tazminat sebebi sayıldı.
Davul zurnalı düğünle evlenen genç çift, bir süre sonra geçimsizlik yaşamaya başladı. Bütün ısrarlarına rağmen eşini ayrı bir eve çıkmaya ikna edemeyen gelin, kayınvalidesiyle birlikte yaşamaya başladı. Bir süre sonra genç çift Aile Mahkemesi’nin yolunu tutarak karşılıklı boşanma davası açtı. Aile Mahkemesi, evlilik birliği içerisinde davacı-davalı erkeğin bağımsız konut temin etmediği, ailesinin evliliğe ve düğün sürecinde eşine yönelik olumsuz müdahalelerine sessiz kaldığına dikkat çekti. Mahkeme, davalı-davacı kadının ise eşine hakaret ve aşağılayıcı nitelikte “Sen erkek misin, şerefsizsin, seninle evlendiğime pişmanım” şeklinde sözler sarf ettiği gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 300 TL tedbir nafakasına, tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verdi.
Kararı her iki taraf da istinafa götürdü. Bölge adliye mahkemesi, davacı-davalı erkeğin istinaf talebinin kabulü ile kadının yoksulluk nafası talebinin reddine, kadının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verdi. Hüküm davalı-davacı kadın tarafından temyiz edildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak eşinin dedikodusunu yapmayı boşanma sebebi saydı. Kararda şöyle denildi: “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece tarafların kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davacı-davalı erkeğin ‘eşinin kız olmadığı yönünde söylenti çıkararak’ eşini evden gönderdiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkâniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”