SUÇ ÜSTLENME SUÇU
TCK Md. 270
TCK Md.270/1; ‘’Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.’’
KORUNAN DEĞER: Bu suç ile, adliyenin yanıltılıp soruşturma ve kovuşturma makamlarının maddi gerçeğe aykırı biçimde işlev görmesi ve bunun sonucunda bir yandan yargı organlarının itibar kaybına uğraması, diğer taraftan bireylerin veya toplumun zarar görmesi önlenilmek istenilmektedir. Ayrıca adil yargılanma hakkı da korunmaktadır. Suç soyut tehlike suçu olduğundan, fiilin herhangi bir zarara neden olması aranmamakta ve zarar tehlikesinin doğması yeterli kabul edilmektedir. Doktrinde herhangi bir soruşturma kovuşturma yapılmamış olsa dahi suçun oluşacağı belirtilmiş ise de kanaatimizce bildirimin yetkili makamlara yapılmasına karşın eylemin soruşturma yapılmasına gerek duyulmaması hallerinde, adli mercileri yanıltma söz konusu olamayacağından suç üstlenme suçu oluşmaz. Üstlenilen eylemin soruşturmayı gerektirip gerektirmediği objektif olarak değerlendirilmelidir. Eylem bildirme hareketinin icrasıyla tamamlandığından sırf hareket suçu niteliğinde olup, bildirmenin biçimi maddede belirtilmediğinden serbest hareketli suç vasfındadır. İşlenmeyen bir suçun ihbarı 271.maddedeki suçu, böyle bir suçun üstlenilmesi ise 270.maddedeki suçu oluşturmaktadır. Eylem gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmek suretiyle gerçekleşir.
MAĞDUR : Suç üstlenme suçunda korunan hukuki yarar adli makamlara karşı hileli davranışlarla suçların takibinin saptırılması, bu bağlamda kişilerin adli yargılanama hakkının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar olup suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Dolaylı ve muhtemel zararlar davaya katılma hakkı vermez. Davaya katılmak için doğrudan doğruya zarar görmek gerekmektedir. Suç üstlenme suçu ile üstlenilen suçun koruduğu hukuki değer farklıdır, dolayısıyla üstlenilen suçun mağdurunun aynı zamanda üstlenme suçunun mağduru olamayacağı kabul edilmektedir.[1]
SUÇUN MADDİ UNSURLARI : Failin bir suç soruşturması veya kovuşturmasında şüpheli veya sanık sıfatıyla bulunmaması gerekmektedir. Zira savunma hakkı[2] kapsamında bulunan eylemler bu suçu oluşturmaz.[3] Failin gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını elverişli herhangi bir yöntemle yetkili makamlara bildirmesi gerekmektedir.
Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir.
Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir.[4] Bu bildirim, yetkili makamlara bizzat başvurmak suretiyle olabileceği gibi, mektup veya dilekçe ile, telefon veya elektronik iletiyle veya olayla ilgisi nedeniyle adli makamlarca ifadesine başvurulduğunda suçu kendisinin işlediğini beyan ederek de gerçekleşebilir. Yetkili merci kavramının C.Başsavcılığı ve kolluk dışında CMK 158 de belirtilen idari makamlar olarak anlaşılması gerekir. Suçları soruşturma ve kovuşturma yetkisi adli mercilere aittir. Adli mercilere yapılan bu yöndeki bildirimlerde, bildirim yapılan merciin adli mercilere bildirme/iletme yükümlülüğünün mevcut olup olmamasına bakılır. Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak suç üstlenen fail bunu ilgili kurum ve kuruluş idaresine ihbar veya şikâyet olarak yapabilir ve bu da gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Suç, bildirimin yetkili mercin bilgisine ulaşması anında tamamlanır. Cumhuriyet savcılığının CMK md 160 gereğince bir suç izlenimi veren durumu öğrendiğinde araştırmaya başlamakla yükümlü olması sebebiyle, kişinin basında suç üstlenmesi durumunda da yetkili makam kavramının oluşacağı ve dolaylı bildirimin mevcut olduğu kabul edilmektedir. [5] Yine yüksek mahkeme 112 Acil Servis’e bildirilmesi ve buranın da 155 Polis İmdat Hattına bildirilmesi üzerime kollukça araştırma yapılması olayında yetkili makama başvuruda bulunulmuş sayıldığını kabul etmiştir.[6]
Failin bu yöndeki irade açıklamasının açık, anlaşılabilir ve net olması gerekir. Sorulara cevap vermeme veya ima edici pasif davranışlar, açık bir irade beyanı anlamına gelmez.[7] Örneğin yaralama olayında başkaca açıklamada bulunmaksızın salt olayda kullanılan silahın polis merkezine teslimi hali suç üstlenme olarak kabul edilmez.[8] Failin suçu işlediğine ilişkin bildiriminin akıl ve mantığa uygun, makul ve inandırıcılık (Aldatıcılık)[9] içermesi gerekir. Ancak Yüksek Mahkeme bir kararında fail hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmış olmasına rağmen, kendisine sorulan sorulara hayatın olağan akışına uygun olmayacak şekilde yanıtlar vermesi, olay yerinde polis memurlarını bekler şekilde durması, suç üstlenmeye ilişkin ikrar beyanının maddi delillerle çelişmesi gerekçeleriyle sanığın eyleminin suç üstlenme olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[10]
Dolayısıyla henüz ifadesi alınıp hakkında resmi makamlarca bir tutanak düzenlenmeden gerçeği açıklayan ve bu suretle sözlü beyanının görevlilere karşı iğfal kabiliyetine haiz olmayan failin eylemi suç üstlenme olarak kabul edilmez.[11] Saçma olduğu veya dayanağı olan vakıanın suç teşkil etmediği belli olan, ikna edici ve aldatıcı bulunmayan hareketlerle bu suç oluşmaz.
Üstlenilen eylemin gerçek failine ilişkin somut delillerin bulunması halinde, suç üstlenme hareketleri soruşturma üzerinde bir etki oluşturmayacağından, suçla korunan değer tehlikeye girmeyecektir. Kısaca eldeki mevcut somut delillerle eylemin gerçek faili bilinebiliyorsa, bu suç oluşmaz. Failin bildirimi etkili değildir [12] Üstlenilen eylemin suç olması gereklidir. Suç üstlenme suçu bu yönüyle iftira suçundan ayrılmaktadır. Suçu üstlenmede fail işlemediği bir suçu üzerine almaktadır; iftirada ise fiili işlemediğini bildiği bir kimseye hukuka aykırı bir fiil ya da suç isnat etmektedir. Üstlenilen suçun taksirle veya kastla işlenebilmesinin bir önemi bulunmamaktadır. İdari yaptırıma bağlanan kabahat ve disiplin eylemleri bu suçun konusunu oluşturmaz.[13] Zamanaşımına uğramış suçlar bu suçun konusunu oluşturmaz. Üstlenilen suçun şikayete bağlı bir suç veya resen soruşturulan bir suç olup olmaması atılı suçun oluşması bakımından önemli sayılmaz. Üstlenilen suç şikayete tabi olsa dahi suç üstlenme suçu oluşabilir.[14] Suçun oluşması için genel kast yeterli olup ayrıca özel kast aranmaz. İki ayrı suç tipi olarak düzenlenen suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçları, işlenen suçun gerçek faili hakkında bir araştırma, soruşturma ya da kovuşturma yapılamaması sonucunu doğursalar da suç üstlenme suçunda, suçu üstlenen fail üstlendiği suç nedeniyle soruşturma veya kovuşturmaya maruz kaldığı hâlde, suçluyu kayırma suçunda kayıran fail, kayırdığı kişinin işlediği suçu üzerine almamakta ve kayrılan kişinin işlediği suçtan dolayı kendisi hakkında bir soruşturma veya kovuşturma yapılmamaktadır.[15][16][17]
Diğer taraftan suçluyu kayırma suçunun suç üstlenmek suretiyle işlendiği durumlarda hem suç üstlenme suçu hem de suçluyu kayırma suçu oluşmaktadır. Failin gerçek bir olayı üstlenmesi durumunda, üstlendiği fiilin kendisi yönünden de suç oluşturması gerekir. Örneğin alkollü araç kullandığı için trafik güvenliğini tehlikeye sokan A nın eylemini üstlenen B alkolsüz çıkarsa suç üstlenme suçu oluşmaz ancak suçluyu kayırma suçundan hakkında işlem yapılması gerekir.[18]
Bu durumda TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen “Fikri içtima” kuralı uyarınca işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren failin, TCK’nın 270. maddesinde düzenlenen “Suç üstlenme” suçuna göre daha ağır cezayı gerektiren “Suçluyu kayırma” suçundan TCK’nın 283/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekmektedir. Böyle bir durumda suç üstlenme suçunun suçluyu kayırma suçuna göre özel norm niteliğinde olduğu kabul edilerek, suçluyu kayırma suçunu suç üstlenmek suretiyle işleyen failin daha az ceza gerektiren suç üstlenme suçundan sorumlu tutulup aynı saikle hareket eden diğer faillerin (sanık veya mahkûmu saklayan, başka bir ülkeye kaçıran vb.) daha ağır cezayı gerektiren suçluyu kayırma suçundan sorumlu tutulmaları kanun koyucunun amacı ile bağdaşmayacağı gibi ceza adaletinin sağlanması gayesinin de zedelenmesine yol açacaktır.[19]
Suç gerçekte olmayan bir suçu üstlenmek şeklinde olabileceği gibi, işlenmiş bir suçun failliğini üslenmek şeklinde de olabilir. Yargıtay da gerçekte olmayan bir suçun üstlenebileceğini kabul etmektedir. Yargıtay suç üstlenme suçunda üstlenilen suçun işlenmiş olabileceği gibi, uydurma bir suçun da üstlenilmesi halinde TCK.m.270’in meydana geleceğini belirtmektedir.[20] Eylemin öncelikle suç oluşturan bir fiile yönelik olması gerekir. Örneğin maddi hasarlı trafik kazasında sürücü belgesi olmadığı gerekçesiyle öz ablasına aracı kendisinin kullandığını beyan etmesini söyleyen kişinin eyleminde, trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçu mevcut olmadığından suç üstlenme suçunun oluşmayacağı, eylemin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu olarak nitelendirilmesi gerekir.[21] Yargıtay infaz kurumunda bulunan sanığın cinayet işlediğine dair göndermiş olduğu dilekçenin de suç üstlenme olarak nitelendirilmesini belirtmektedir.[22] Bize göre bu vb yöndeki kararlar hatalıdır, eylemin bu gibi hallerde suç uydurma suçu olarak kabul edilmesi gerekir.
Suç üstlenme suçunda failin gösterdiği suç, başkası tarafından işlenmiş olabileceği gibi, gerçekte işlenmemiş de olabilir. Suç uydurma suçunda ise, delilleri uydurulan ya da yetkili makamlara ihbarda bulunulan suç, işlenmemiş olmalıdır. Suç üstlenme suçunda fail, işlemediği suçla kendi kendini itham etmekte iken suç uydurma suçunda, gerçekte işlenmemiş suçun faili olarak kimse gösterilmemektedir. [23]
MANEVİ UNSUR : Suç üstlenme suçu kasten işlenebilir. Genel kast yeterli olup ayrıca özel kast aranmaz. Suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Kanun koyucu suç üstlenme suçunda herhangi bir amaç veya saik unsuru aramamıştır. Zan veya tahmin kast öğesini oluşturmadığından bu şekilde yapılan bildirimler suçu oluşturmaz. Cebir, tehdit veya fiziksel güç uygulanması sonucu bir suçu üstlendiği tespit edilen fail cezalandırılmaz bu halde cebir tehdit veya fiziksel güç uyguladığı tespit edilen diğer kişi suç üstlenme suçunun faili olarak da sorumlu tutulur. Suç üstlenme suçuna azmettirmek mümkündür.[24] Suç üstlenme suçunun olası kastla işlenmesi mümkündür.[25]
TEŞEBBÜS : Suçun oluşması için henüz ifadesi alınıp hakkında resmi makamlarca bir tutanak düzenlenmeden gerçeği açıklayan ve bu suretle sözlü beyanının görevlilere karşı iğfal kabiliyetine haiz olmayan failin eylemi suç üstlenme olarak kabul edilmediği ve saçma olduğu veya dayanağı olan vakıanın suç teşkil etmediği belli olan, ikna edici ve aldatıcı bulunmayan hareketlerle bu suç oluşmayacağı kabul edildiğinden bize göre suç, teşebbüse elverişli değildir. Zira Yüksek Mahkemede bir kısım kararlarında suç üstlenmeye yönelik bildirim üzerine adli tahkikat yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini ifade etmiştir.[26] Ancak Yargıtay’ın bir kısım kararlarında suç üstlenme suçuna teşebbüsün olanaklı olduğu ifade edilmektedir. [27]
KOVUŞTURMA ve GÖREVLİ MAHKEME : Suç şikayete bağlı olmayıp resen soruşturma ve kovuşturmaya tabidir. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. CMK nın 251. Maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanabilir. Bu suç açısından etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmemiştir. Suçun genel zamanaşımı süresi 8 yıldır.
SUÇU BİLDİRMEME SUÇU
TCK Md.278, 279, 280
Suçu bildirmeme
TCK Madde 278– (İptal: Anayasa Mahkemesinin 30/6/2011 tarihli ve E.:2010/52, K.:2011/113 sayılı Kararı ile.; Değişik: 2/7/2012-6352/91 md.)
(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun on beş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan engelli olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.
(4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
Madde 279- (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi
Madde 280- (1) Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Sağlık mesleği mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.
Suçu bildirmeme suçu, işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte sonuçlarını sınırlama imkanı bulunan herhangi bir suçun yetkili makamlara bildirilmemesi (haber verilmemesi) ile oluşur. İhbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesi anında suç tamamlanmış olur. Kanun koyucu, 5237 sy Türk Ceza Kanunu’unda ihbar yükümlülüğüne aykırılık oluşturan 7 farklı hüküm tahsis etmiştir. TCK da ‘’Yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu’’ 98.maddede, ‘’Bilgi Vermeme Suçu’’ 166.maddede, ‘’Suçu Bildirmeme Suçu’’ 278.maddede, Kamu görevlisi veya sağlık mensubunun suçu bildirmemesi suçları 279 ve 280.maddede, Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu 284.maddede düzenlenmiştir. Bağlı hareketli ve ihmali bir suçtur.
Suçu bildirmeme suçu, temel ve daha fazla cezayı gerektiren nitelikli haller de dahil olmak üzere üç madde şeklinde düzenlenmiştir:
– Herhangi bir kimse tarafından işlenebilecek suçun basit şekli (TCK md.278),
– Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK md.279),
– Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi (TCK md.280).
TCK Md 278.deki düzenleme işlenmiş/sonuçları bitmiş suçları kapmamaktadır. Söz konusu hükümle işlenmiş bir suçun kovuşturulması değil, işlenmekte olan suçun, ya da ortaya çıkardığı zararlı neticenin büyümesinin önlenmesi amaçlanmaktadır.[28] Yetkili mercilerin bir şekilde suçtan haberdar olması halinde işlenemez suç söz konusu olur ve bildirim yükümlülüğünden bahsedilemez.
KORUNAN DEĞER : Adli fonksiyonun etkili bir biçimde yerine getirilmesinde mevcut olan kamu yararının/düzeninin ve adliyenin işleyiş düzeninin korunması, hukuk düzenini ihlal eden eylemlere karşı bireyler arası dayanışmadır. İhmali davranışla işlenen sırf hareket suçu niteliğindedir. Bağlı hareketli suçtur. Aynı zamanda soyut tehlike suçudur. Ayrıca tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. Bildirime konu olan husus, işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte sebep olduğu neticeleri halen sınırlandırılabilir olan suçtur. Kabahat ve disiplin nevinden olan eylemlerin bildirilmemesi 278. Maddeyi ihlal etmez.
A-İşlenmekte Olan Bir Suçun Yetkili Makamlara Bildirilmemesi: Fiilin bu şekilde bildirilmesi gereken suçun henüz işlenmekte olması, yani icrası halen devam etmekte bulunan bir suç olması gerekir. İşlenmekte olan suç teknik olarak meşhut/suçüstü suçtur. Yani icra hareketleri devam eden suçtur.[29] Hazırlık hareketlerinin bildirilmesi yükümlülüğü bulunmamaktadır. Gönüllü vazgeçme söz konusu olduğunda da bildirim yükümlülüğü doğmaz. “İşlenmekte olan suç” deyimi, suçun en azından teşebbüs aşamasına gelmesini ifade eder. Suçun teşebbüs aşamasına gelmesi, icra hareketlerine başlandığı anlamına geldiğinden, artık bu aşamadan sonra bildirim yükümlülüğü başlar. Teşebbüs aşamasına gelen ve teşebbüs ile fiilin bitip sona ermesi arasındaki zaman aralığında ihbar yükümlülüğü bulunmaktadır. Gönüllü vazgeçme gerçekleşmiş ise, işlenmekte olma hali sona erdiğinden yine bildirim zorunlu değildir.
Mütemadi suçlar devam ettiği sürece suçun işlenmekte olduğu kabul edilir. Bildirilmesi gereken suçun şikayete bağlı olup olmaması veya resen soruşturulabilir olması önem arz etmemektedir. Ancak şikayete tabi suçlara mağdurun rızasının hukuka uygunluk nedeni teşkil ettiği hallerde ortada suçtan söz edilemeyeceği için ihbar yükümlülüğü de doğmaz.
B-Sebebiyet Verdiği Neticelerin Sınırlandırılması Mümkün Olan Bir Suçun Bildirilmemesi : İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan suç, suçun kesintisiz olarak işlenmeye devam olunması ya da failin suçun konusu üzerindeki hakimiyeti söz konusu olmakla birlikte, bu etkinin kaldırılabileceği suçtur. [30] Tamamlanmış ve bildirilse dahi neden olunan veya olacak sonuçların ortadan kaldırılmasına olanak bulunmayan suçun bildirilmemesi 278. Maddede öngörülen suçu oluşturmaz. Bir suçun icrası tamamlanmış olmakla birlikte suçun sebep olduğu neticelerinin sınırlandırılması olanaklı ise, bunu öğrenen kişi ihbar etmek zorundadır. Suçun neticelerinin sınırlandırılmasının, bildirim yükümlülüğünün doğduğu sırada ve halen mümkün olması gerekir. Örneğin bir kişiyi yaralayıp başında beklediğini gören şahsın ölüm neticesini engellemek/önlemek olanağı mevcut olduğundan, bildirim yükümlülüğü söz konusudur. Neticelerden kasıt; eylemin tipik neticeleri yanında mağdurun göreceği zararın veya tehlikenin azaltılması, netice sebebiyle ağırlaşan suçların geçekleşen olasılıklarının engellenmesi ve kişilerin suçtan elde edecekleri yararın önüne geçilmesidir. Örneğin suç ile elde edilen şeylerin saklandığı yeri öğrenen kişi bunu bildirmelidir. Geç de olsa, işlenme veya neticelerin sınırlandırabilmesi olguları sona ermeden yapılan bildirim yeterli kabul edilir. İşlenip bitmiş, neticeleri sona ermiş bir suçun işlendiğini öğrendiği halde ihbar etmeyen kişi cezalandırılmayacaktır.[31] Bu bildirim, yetkili makamlara bizzat başvurmak suretiyle olabileceği gibi, mektup veya dilekçe ile, telefon veya elektronik iletiyle veya olayla ilgisi nedeniyle adli makamlarca ifadesine başvurulduğunda suçu kendisinin işlediğini beyan ederek de gerçekleşebilir. Yetkili merci kavramının C.Başsavcılığı ve kolluk dışında CMK 158 de belirtilen idari makamlar olarak anlaşılması gerekir. Suçları soruşturma ve kovuşturma yetkisi adli mercilere aittir.
Adli mercilere yapılan bu yöndeki bildirimlerde, bildirim yapılan merciin adli mercilere bildirme/iletme yükümlülüğünün mevcut olup olmamasına bakılır. Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak suç üstlenen fail bunu ilgili kurum ve kuruluş idaresine ihbar veya şikâyet olarak yapabilir ve bu da gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Suç, bildirimin yetkili mercin bilgisine ulaşması anında tamamlanır. Cumhuriyet savcılığının CMK md 160 gereğince bir suç izlenimi veren durumu öğrendiğinde araştırmaya başlamakla yükümlü olması sebebiyle, kişinin basında suç üstlenmesi durumunda da yetkili makam kavramının oluşacağı ve dolaylı bildirimin mevcut olduğu kabul edilmektedir. Yine yüksek mahkeme 112 Acil Servis’e bildirilmesi ve buranın da 155 Polis İmdat Hattına bildirilmesi üzerime kollukça araştırma yapılması olayında yetkili makama başvuruda bulunulmuş sayıldığını kabul etmiştir.[32] Suç, yazılı (dilekçe, e-mail, whatsapp, facebook, twitter vb. gibi sosyal medya araçları kullanılarak dahi yetkili makamlara bildirilebilir.
– Tanıklıktan çekinme hakkı olan kişilerin suçu bildirme yükümlülüğü yoktur. Tanıklıktan çekinme hakkı, Ceza Muhakemesi Kanunu md.45’te düzenlenmiştir. Buna göre şüpheli veya sanığın; nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları ve evlatlığı tanıklıktan çekinme hakkına sahip olduklarından, işlenmiş bir suçu kural olarak bildirme yükümlülükleri yoktur. Bu neden şahsi cezasızlık nedeni olarak kabul edilmiştir. Ayrıca meslek ve uğraşları dolayısıyla tanıklıktan çekinme hakları bulunanların da suçu bildirim yükümlülüğü mevcuttur.(CMK md.46) Bu nedenle CMK Md. 46 da düzenlenen tanıklıktan çekinme sebepleri bulunan kişiler TCK md 278 uyarınca cezalandırılabilir. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan kişinin ihbarı gereken suçu önleme konusunda yükümlülüğü varsa, önlemeye yönelik davranışta bulunmaması sebebiyle cezai sorumluluğu vardır. Görevle bağlantılı öğrenme koşulu gerçekleşmesine rağmen failin sır saklama yükümlülüğü mevcutsa, bildirim yükümlülüğünden söz edilemez. Örneğin avukatlar bu kapsamda değerlendirilebilir.[33] Ancak avukatın bildirim yükümlülüğü irdelenirken görevle bağlantılı bir suçun mevcut olup olmadığı tespit edilmelidir. Bunun dışında görevle bağlantılı olmayıp, tesadüfen ve ani gelişen suçlarda avukatın, suçun faili müvekkili olsa dahi bildirim yükümlülüğü söz konusudur.
– Failin suçu engelleme konusunda hukuksal bir yükümlülüğü varsa, suçu bildirmeme suçu nedeniyle değil, işlenmesini bilerek önlemediği suçu ihmali hareketle işlemekten sorumlu tutulur.
– 16.04.2012 tarihinden itibaren 5.7.2012 tarihine kadar işlenen eylemler suç oluşturmamaktadır. TCK md 7 gereğince 16.04.2012 tarihinden önce işlenen suçlar hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Bu madde ile yalnızca 5.7.2012 günü ve sonrasında işlenen suçlar cezai yaptırıma tabidir.[34]
MAĞDUR : Suç adliyeye karşı işlenen suç olduğundan suçun mağduru kamudur. Yüksek mahkeme bir kararında[35] köy yoluna tecavüz suçunda suçun mağdurunun köy tüzel kişiliği olduğunu belirtmiştir.
MANEVİ UNSUR : Suç genel kastla işlenebilir ayrıca özel kast aranmaz. Failin bir suçun işlenmekte olduğunu veya işlenen bir suçun neticelerinin sınırlandırılmasının olanaklı olduğunu bilmesi gerekmektedir. Failde bu bilinç ve irade yoksa, suç oluşmaz. Failde kastı ortan kaldıran hata varsa, bu hatasından yararlanır. Suçun olası kastla işlenebileceği de kabul edilmektedir.
TEŞEBBÜS : Bu suça teşebbüsün olanaklı olmadığı kanaatindeyiz.
KOVUŞTURMA ve GÖREVLİ MAHKEME : Suç resen soruşturulur ve şikayete bağlı değildir. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. CMK md 251 gereğince basit yargılama usulü uygulanabilir. Suçu bildirmeme suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir. Suçu bildirmeme suçu için yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
1-) Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi (TCK 279)
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, TCK md. 279 ile daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hal olarak kabul edilmiştir. Ceza hukukunda kamu görevlisi deyimi, sadece devlet memurunu ifade etmez. TCK md.6’ya göre kamu görevlisi; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi olarak kabul edilmektedir. Buna göre, polis, jandarma, avukat, hakim, savcı gibi adli işlemler yapanlar; belediye meclis üyesi, muhtar, milletvekili, il meclis üyesi vb. gibi seçimle gelenler; müsteşar, bilirkişi, memur, kayyım, doktor vb. gibi atananlar da kamu görevlisi sayılır. Görevi başında olmadığı halde bir kimsenin şahit olduğu suçlar bu madde kapsamında değil, TCK md.278 kapsamında suçu bildirmeme suçunun basit haliyle cezalandırılır. Doktorlar ve diğer sağlık görevlileri açısından dikkat edilmesi gereken husus sadece devlet hastanelerinde veya kurumlarında görevli doktor veya sağlık görevlileri (ebe, hemşire, laborant vs.) kamu görevlisi sayılır. Özel hastanelerde görevli doktor, ebe, hemşire vb. gibi sağlık görevlileri kamu görevlisi değildir. Görevi sebebiyle öğrendiği suçu bildirmeme suçu işleyen tüm memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması için haklarında 4483 sayılı kanun kapsamında soruşturma izni alınması gerekir. Soruşturma izni alınmadan kamu görevlisinin ifadesi dahi alınamaz. 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’da belirtilen usule göre haklarında soruşturma izni verilmeyen kamu görevlileri soruşturulamaz. Soruşturma izni verilmeyen kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik kararı) verilir. TCK md 278 de belirtilen suçun aksine, fiilin hareket unsurunu bildirimde bulunmama veya bildirimde gecikme oluşturmaktadır. Bildirim yapılmasına karşın gecikme söz konusu ise yine suç oluşmaktadır. Bildirim için bir engelin bulunmaması halinde fail, makul bir sürede bu yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır. Bildirimin ihmali veya gecikmesinin haklı görülebilecek bir nedeni bulunuyorsa ayrıca fiilin mücbir sebep, zorunluluk hali,kaza-tesadüf, cebir ve tehdit gibi bir nedenin varlığı halinde kusuru bulunmadığı için fail cezalandırılmayacaktır. Sözlü ihbarların CMK md 158/5 gereğince ihbar yapılan merci tarafından tutanağa geçirilmesi gerekir.
– CMK md. 158 uyarınca; vali, kaymakam, mahkemeler, elçilikler, konsolosluklar ve kamu kurum ve kuruluş idaresi, ihbarı kabulle yükümlü merciler olup, bunların ihbarı derhal C.Başsavcılığına bildirmeleri yasal görevleridir. Bu yükümlülük idareyi temsil eden görevliler bakımından adli görev niteliğindedir. Bu sebeple, belirtilen görevlerde bulunanların da bu suçun faili olmaları olanaklıdır.[36] Zira TCK md.257/2 yükümlülüğün ihmaliyle ilgili genel ve tamamlayıcı hüküm niteliğindedir. 279.madde ise özel yükümlülük suçudur.[37]
Buna karşın, soruşturma açma yetkisi bulunan/işlenen suçları takiple görevli kimselerin, örneğin C.Savcısının ihbarı kayda almama ve soruşturma açmama eylemleri, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. [38]
– Failin işlenmesine katıldığı veya bizzat faili olduğu bir suçu ihbar etme yükümlülüğü yoktur. (Anayasa m.38/5.)
– Bu maddenin tatbik edilebilmesi açısında, bildirime tabi eylemin suç olması ve bunun yanında resen soruşturmaya tabi bir suç olması gerekir. Şikayete tabi suçlar bakımından bu madde hükmünün uygulanması olanaklı değildir. Ancak şikayete bağlı suçların görev nedeniyle öğrenilmesi durumunda TCK md 279 söz konusu olmasa da, md. 278 gereğince yükümlülüğün bulunduğu tartışmasızdır.
– Failin adli kolluk görevi yapan bir kimse olması durumunda ceza, 2.fıkra gereğince yarı oranında arttırılmaktadır. Bu kapsamda geçici köy korucuları ve orman muhafaza memurları adli kolluk memuru değildir.
– Failin göreviyle bağlantılı olarak öğrendiği kamu adına takibi gerekir bir suçu bildirmeme eylemini çıkar karşılığı gerçekleştirmesi durumunda, iki suç da oluşacağından 279 ve 252 maddeleri ayrı ayrı uygulanır. 333/4 madde ile özel bir suçu bildirmeme suçu düzenlenmiştir. Özel hüküm olması nedeniyle yalnızca bu madde ile faile ceza tatbik edilir.
– Bir kimsenin kendi işlediği suçu ihbar yükümlülüğü bulunmamaktadır.[39]
– TCK md 279 ve 280 deki suçlara teşebbüsün mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Genel norm-özel norm söz konusu olduğunda 279. madde 257. maddeye göre özeldir.[40]
2-) Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi (TCK 280)
Suçun konusunu sağlık mesleğinin icrası sebebiyle öğrenilen suç oluşturmaktadır. Bu maddenin uygulanması bakımında bildirime konu suçun, taksirli, kasıtlı veya şikayete bağlı olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Ancak yüksek mahkeme bir kararında[41] reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun şikayete bağlı olduğunu, şikayet olmadan kolluk veya savcılığa yapılan ihbarların işleme alınmayacağı, sanık sağlık mensubu olsa da şikayete bağlı bir suçu ihbar yükümlüğünün bulunmadığını belirtmiştir. Suç ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesi ile oluşmakta, tamamlanması için netice veya zararın varlığı aranmamaktadır. Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi, TCK md.280’de suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Sağlık mesleği mensubu, doktor, diş doktoru eczacı, ebe, hemşire, anestezi uzmanı veya teknisyeni, laborant, sağlık memuru, röntgen uzman veya teknisyeni, diş teknisyeni, yetkilendirilmiş sünnetçi ve hastabakıcılar ve sağlık hizmeti veren diğer tüm kişileri kapsamaktadır (TCK md.280/2). Ancak bu kişilerin hukuken yetkilendirilmiş olmaları gerekmektedir.
Kanun, suçu bildirme yükümlülüğü olan sağlık görevlilerini sınırlamamış, sağlık ile ilgili herhangi bir meslek icra eden herkese görevi nedeniyle öğrendiği suçu bildirme yükümlülüğü getirmiştir. Bu madde sadece özel hastanelerde veya kurumlarda çalışan sağlık görevlilerini kapsamaktadır.
Devlet hastanelerinde çalışan doktor, diş doktoru, hemşire vb. gibi tüm sağlık görevlilerinin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde TCK md.279’da düzenlenen kamu görevlisinin suçu bildirmemesi hükümleri uygulanacaktır.[42] Çünkü, devlet hastanelerinde görevli doktorlar memur olup ceza hukukuna göre kamu görevlisi statüsündedir.
İcra ettiği görevi haricinde öğrendiği bir suçu bildirmeye sağlık görevlisi TCK md.278 gereği suçu bildirmeme suçunun basit haliyle cezalandırılır.
Failin ihbar yükümlülüğünün varlığı için suçun tüm unsurlarını veya vasfını kesin olarak bilmesi aranmamıştır. Suç sayılan bir fiilin işlendiğini gösteren bir belirti ile karşılaştığında ihbar yükümlülüğü doğmaktadır. Başka bir deyişle, sağlık görevlisi ihbar etmek için başka kanıtlar aramayacak, suçun niteliğini belirlemesi gerekmeyecek, bir suça ilişkin olduğu konusunda kesin bir kanaate ulaşabileceği maddi bir belirtinin varlığı halinde ihbarı yapacaktır.
Uyuşturucu kullanan suçluların tedavisiyle ilgili olarak TCK nın 192/4 maddesine 24.10.2016 tarih 6763 sy Kanunla eklenen cümle ile istisna ve hukuka uygunluk nedeni getirilmiş, tedavi için başvuran bağımlılar yönünden kamu görevlileri ve sağlık mesleği mensuplarının bildirim yükümlülüğünün olmadığı belirtilmiştir.
Deontoloji Tüzüğünün 3. Maddesi uyarınca görev yeri dışında da acil hallerde müdahale yükümlülüğü getirilen meslek grubu hekimlerle sınırlıdır. Görev yeri ve zamanı dışında diğer sağlık mesleği mensuplarının acil vakaya müdahale yükümlülükleri bulunmadığından, zorunluluk nedeniyle fiilen müdahil olsalar dahi 280. Madde uyarınca ihbarla yükümlü değildirler.
Sağlık mensubu olan fail, suça ilişkin belirtiyi öğrense dahi öncelikle sağlık hizmetiyle ilgili görevini yapmalı, olayın özelliğine göre makul olan süre içerisinde ihbar görevini ifa etmelidir. İhbar yükümlülüğü makul süre dışında yapılırsa yine atılı suç oluşacaktır. İhbar süresi olayın özelliğine, sağlık mensubunun o sırada bulunduğu hal ve koşullara, durumun acil olup olmadığına göre belirlenir. Bildirim için gereken sürenin, suçun niteliğine, zarar tehlikesinin sürüp sürmemesine, failin içinde bulunduğu koşullara vb. olaya bağlı özelliklere göre makul bir süre olarak anlaşılması gerekir. İhbar yükümlülüğünün varlığı için bir suç işlendiği yönünde belirti bulunmalıdır. Sağlık mesleğinin ifası sırasında öğrenilmesi şartıyla, hekimin tedavi ettiği ve üzerinde suç belirtisi görülen hastanın bir suçun faili veya mağduru olması fark etmeksizin ihbar yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu belirtinin bir suç nedeniyle oluştuğu konusunda genel hayat tecrübeleri, tıbbi bilgiler, mesleki bilgi ve tecrübeleri gereği bir izlenim oluşturabilecek nitelikte olması gerekir. Hekim dedektif olmadığından, ihbar yükümlülüğünün varlığı için hekimin belirtinin kesin olarak bir suça ait olduğu kanaatine ulaşması zorunlu görülmelidir.[43] Bildirimin yapılabilmesinin ayrıca bulunulan fiziki koşullara göre olanaklı/imkan dahilinde de olması gerekir.
İhbar yükümlülüğü için suça ilişkin belirtinin, hastanede veya muayenede veya mesai saati içerisinde öğrenilmesi şart değildir. Mesleğin ifası ve görevle bağlantılı olarak öğrenilmiş olması yeterlidir.
Meslek sırrı; kişilerin hayatlarını kazanmak için yaptıkları faaliyet sırasında hizmet verdikleri kişi hakkında veya onlar aracılığı ile 3. Kişiler hakkında öğrendikleri, doğrudan doğruya meslekle ilgili olan ve açıklandığı zaman sır sahibinin maddi ve manevi zarara uğratabilecek nitelikte olan bilgi, şey, olay ve olgulardır.[44] Tıbbi Deontoloji Tüzüğünün 4. Maddesinde ‘’ Tabip ve diş hekimi, meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet olmadıkça ifşa edemez’’ olduğu belirtilmiştir. Md.280 ile getirilen bildirim yükümlülüğü kanunda sır saklama yükümlülüğü gerektiren suçlar (TCK 134-137) bakımında hukuka uygunluk nedeni (m.24) oluşturmaktadır. Yine CMK m 46/1-b ‘’ Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler’’ bakımından tanıklıktan çekinebilecekleri belirtilmiştir. 6352 sayılı Kanuna ilişkin Adalet Komisyonu Raporunda açıkça ‘’ CMK nın 46.maddesi hükmü karşısında meslek ve sürekli uğraşları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından da belirli kişilerle sınırlı olarak suçu bildirme yükümlülüğü söz konusu değildir ve bildirimde bulunmamak sebebiyle 5237 sy Kanunun 279 ve 280 .maddelerinde tanımlanan suçlar oluşmayacaktır’’ denilmektedir. Hekimin bu bağlamda tanıklığı, yalnızca ihbara konu suç ve belirtileriyle sınırlı olup, tedavi edilen kişiye ait sağlığı veya diğer kişisel bilgileri yönünden sır saklama yükümlülüğü devam edecektir. Ancak sır saklama yükümlülüğüne istinaden bir muafiyetin bu bağlamda olabilmesi için, meslek ve uğraş nedeniyle (görevle bağlantılı) bir suça ilişkin öğrenmenin olması gerekir. Bunun dışında görevle ve mesleğin ifasıyla bağlantılı olmayacak şekilde, tesadüfi ve ani gelişen suçların öğrenilmesi durumunda md 278 gereğince bildirim yükümlülüğü mevcut olacaktır. Yine kişinin rızası, zorunluluk halleri TCK md 25/2, ve kamu sağlığını ilgilendiren bulaşıcı hastalıklarda hekimin sır saklama yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Suçu bildirmemede hukuka uygunluk sebeplerinin birinin bulunması durumunda faile ceza verilmez. Örneğin, bildirmeme zorunluluk haline bağlı olabilir. 13 yaşındaki bir kız çocuğunun cinsel istismara uğradığına mesleğinin icrası nedeniyle vakıf olan hekim, mağdur çocuğun töre sikiyle öldürüleceği hususunda ağır ve muhakkak bir tehlikenin bulunduğu kanaatiyle bildirimde bulunmazsa, ceza verilmez. Yine acil ameliyata girmesi nedeniyle suça ilişkin belirtiyi öğrenip makul sürede ihbarda bulunmayan hekime ceza verilmez. Kastı ortadan kaldıran hata mevcut ise fail bu hatasından yararlanır. Yine bildirimin sağlık mesleği mensubunun kurtulamayacağı ve karşı koyamayacağı bir cebir ve tehdit sebebiyle yapılamaması halinde 28.madde uyarınca ceza verilmez.[45]
SUÇ UYDURMA SUÇU
TCK Md.271
TCK Madde 271- (1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.
KORUNAN DEĞER: Bu suçla adliyenin yanıltılıp soruşturma ve kovuşturma makamlarının maddi gerçeğe aykırı bir biçimde işlev görmesi ve bunun sonucunda yargı organlarının yıpratılıp itibar ve güven kaybına uğramasının önlenilmesi istenmektedir. Korunan yarar, yargı organlarının işleyiş düzeni ve toplumda adli fonksiyona duyulan güvendir. Soyut tehlike suçu olduğundan zararın meydana gelmesi aranmamaktadır. Adli soruşturma başlatmaya elverişli biçimde gerçeğe aykırı olarak bir suçun yetkili mercilere ihbarı veya delil uydurulması halinde korunan değerin tehlikeye düşürüldüğü kabul edilmiştir. Suç bağlı hareketli ve serbest hareketli suçtur. Uydurulan suçun failliğinin üstlenilmesi durumunda suç sütlenme suçu oluşabilecektir.[46] Bedelini alamadığı eşyanın çalındığının ihbar edilmesi durumunda suç uydurma suçu oluşur. Çalma eylemini gerçekleştiren failin kimliğinin belirtilmesi veya ihbar içeriğinden belirlenebilmesi halinde ise iftira suçu oluşur. Dolayısıyla suç uydurma suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir bir kişiye suç isnat edilmemelidir.[47]
Asılsız ihbar veya şikayet başvurusu yapılması halinde savcılık veya kolluk tarafından soruşturma başlatılması şart olmayıp, ihbar veya şikayetin objektif olarak soruşturma başlatmaya elverişli nitelikte olması suç uydurma suçunun meydana gelmesi için yeterlidir. İlk başta suç olmadığı anlaşılan, saçma, hayatın olağan akışına aykırı, mantık dışı bir takım iddialar adli mercilerin harekete geçmesi için elverişli olmadığından, bu türden ihbar ve bildirimler suçu oluşturmaz.[48]
Yine tahmine ve zanna dayalı ihbarlar da bu suçu oluşturmaz. Yine gelecekte işlenmesi muhtemel bir fiilin ihbarı değil, işlenmiş olduğu ileri sürülen fiilin ihbarı halinde suç uydurma suçu oluşur. Yetkisiz bir kişi veya merciye yapılan ihbar bu suçu oluşturmaz. Yetkili merciye ilişkin suç üstlenme ve suçu bildirmeme suçları bakımından yapılan açıklamalar bu suç açısından da geçerlidir.
Suç Uydurma suçu iki seçimlik hareketle işlenebilir:
1-) İşlenmemiş (Gerçekte Olmayan) Suçun İhbarı
2-) İşlenmemiş bir suçun delil ve eserlerini uydurma.
İhbara konu eylemin yine suçu bildirmeme ve suç üstlenme suçlarında olduğu gibi, suç niteliğinde olması gerekir. Kabahat ve disiplin yaptırımı gerektiren fiillerin ihbarıyla bu suç oluşmaz.
Şikayete bağlı suçlarda şikayet dilekçesi veya beyanı verilmeden adli tahkikat başlatılamayacağından, şikayete bağlı işlenmemiş bir suçun ihbarı halinde bu suç oluşmaz. Adli mercilerin meşgul edilmesi ve yanıltılmasından da söz edilemez.[49] Gerçekleşen ve faili belli olay eylemlere, gerçekte işlenmemiş ancak failin daha fazla ceza almasını sağlamak maksadıyla gerçek dışı yapılan eklemeler, suç uydurma suçunu değil, iftira suçunu oluşturur.
Örneğin failini belirtmeksizin bir kişi tarafından darp edildiğini akabinde gasp edildiğini ifade eden şahsın, elbiselerini yırtıp vücudunda yara izleri oluşturması, aracına saldırıda bulunduğunu ifade edip aracının camlarını kırması ve zarar vermesi gibi ihbarlar, suç uydurma suçunu oluşturur. Bu ihbarlara ilişkin failin kimliğinin belirtilmesi halinde ise iftira suçunun delil ve emarelerinin gerçek dışı oluşturulduğu kabul edilir. Uydurulan bu delil ve emarelere istinaden adli soruşturma başlatılmış olması şart olmayıp, yürürlükteki mevzuata göre objektif olarak soruşturma başlatılmasına elverişli olması yeterlidir. Yetkili makamlara yapılan ihbar veya yetkili makamın öğrenmesiyle suç tamamlanır. Hazırlık hareketleri ise suçun oluşumuna sebebiyet vermez.
Şikayet ve anayasal dilekçe hakkının kullanılması[50] veya savunma hakkının kullanılması (savunma dokunulmazlığı)[51] durumunda yine suç uydurma suçu oluşmaz. [52]
MANEVİ UNSUR : Suç ancak kasten işlenebilir. Taksirle veya olası kastla işlenebilmesi olanaklı değildir. İşlenmediğini bildiği bir suçun ihbarı veya delil/emarelerinin oluşturulması gerekmektedir. Böyle bir suçun işlenmediğini failin kesin olarak bilmesi gerekmekte olup, zan tahmin öngörü ve muhtemel görülen beyanlar/ihbarlarla bu suç işlenemez. Failde kastı ortadan kaldıran hata mevcut ise bu hatasından yararlandırılması gerekir.
Düşünce ve kanaat açıklamaları, muhtemel öngörülen bildirimler, öyle inandığına dair tahmin veya zanna dayalı ihbarlarla kast unsuru gerçekleşmiş sayılmaz.[53]
TEŞEBBÜS : Suça ilişkin hazırlık hareketlerinin suçun oluşumuna sebebiyet vermemesi, suçun adli makamların yanıltılması sonucu gerçekleştiği kabul edilmekle kural olarak teşebbüse elverişli olduğu söylenemez. Ancak failin ihbara ilişkin dilekçesini yetkili mercilere ulaşmak üzere postaya vermesi ancak engelleyici nedenlerden ötürü ulaşamaması fakat mercin bir şekilde haberdar olması gibi hallerde teşebbüsün gerçekleştiği kabul edilmelidir.[54] Failin aynı ihbarıyla birden fazla suç oluşmuş ise fikri içtima ve gerçek içtima hükümleri somut olaya göre irdelenmelidir. Eylemin icra hareketlerinin kısımlara bölünebilmesi halinde teşebbüs olanaklıdır.
KOVUŞTURMA ve GÖREVLİ MAHKEME : Suç resen soruşturulur. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Suçun olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
—————
[1] Y.CGK.02.10.2018 T.,2015/84 E.2018/392 K.-Y.9.CD.2008/19984 E.2010/2529 K.
[2] Y.16.CD.03.11.2015 T.2015/5214 E.2015/3709 K.
[3] Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Asliye Ceza Davaları, Ali Parlar,s.1452-1453
[4] (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8149.).
[5] (Suç Üstlenme Suçu, İnce Ece Akyalçın, s.62, Şahbaz a.g.e.s.3117)
[6] Y.4.CD.14.10.2002 T.11331/14888-(Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, İbrahim Şahbaz,2.Cilt.s.3118)
[7] 3.CD.7.11.2017,2016/18821-2017/14249
[8] Y.3.CD.07.11.2017 T.2016/18821 E.2017/14249 K.
[9] Y.8.CD.13.01.2020 T.2017/21069 E.2020/544 K.
[10] Y.12.CD.03.02.2016 T.2015/9715 E.2016/1241 K.
[11] 8.CD.9.11.2017, 2017/8293-2017/12583
[12] Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç,6.Cilt.s.8972, / 8.CD.13.1.2020, 2017/21069-2020/544
[13] 4.CD.7.10.2009,20726/15777-(Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, s. 8150; Durmuş Tezcan – Mustafa Ruhan Erdem – R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2018, s. 1220.).
[14] Y.CGK.21.05.2020T.2019/23 E.2020/227 K.-Y.12.CD.16.11.2021 T.2020/12493 E.2021/8009 K.-(Suç Üstlenme Suçu, İnce Ece Akyalçın, s.42-43)
[15] Olay günü sanık …‘un, eşi olan diğer dosya sanığı …‘un alkollü olarak araç kullandığını öğrenmesini takiben eşini cezadan kurtarmak için alkollü olarak araç kullanan kişinin kendisi olduğunu beyan etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanık …‘un eyleminin TCK’nın 270/1. maddesinde düzenlenmiş suç üstlenme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde suçluyu kayırma suçunun oluştuğunun kabulü ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,.. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/7311 Karar : 2018/3504 Tarih : 27.03.2018
[16] 5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan suç üstlenme suçunun oluşması için, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi ve üstlenilen fiilin de suç oluşturması gerekir. Somut olayda ise; hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan mahkumiyet kararı verilen …‘ın 108 promil alkollü olarak araç ile seyir halinde iken polisler tarafından yapılan dur ikazlarına uymayıp takip sonucunda aracın şoför mahallinden inerken yakalandığı, bu olaydan bir hafta sonra suça sürüklenen çocuğun emniyet amirliğine gelerek söz konusu aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi şeklindeki eylemi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işleyen …‘ın yargılanmasının engellenmesine imkan sağlamaya yönelik olduğu ve suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,.. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5506 Karar : 2016/6343 Tarih : 1.12.2016
[17] Sanık …‘in 3.50 promil alkollü olarak … plakalı araç ile seyir halinde iken alkolün de etkisiyle maddi hasarlı kazaya sebebiyet vermesi üzerine, sanığın azmettirmesiyle alkolsüz olduğu anlaşılan arkadaşı …‘in polis karakolunda trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işleyen sanık …‘in yargılanmasının engellenmesine imkan sağlamak için aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi şeklinde gerçekleşen olayda; eyleminin TCK’nın 283. maddesinde düzenlenen suçluyu kayırmaya azmettirme suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde iftira suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,… YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3663 Karar : 2016/1610 Tarih : 16.03.2016
[18] 8.CD.13.1.2020,2017/210039-2020/551-Y.16.CD.2015/8580 E.2016/7687 K.Y.16.CD.2016/5506 E.2016/6343 K.Y.16.CD.2015/9719 E.2016/4848 K.Y.16.CD.2015/4872 E.2015/3974 K. Adana BAM 8.CD.2019/301 E.2020/930 K.İzmir BAM 14.CD.2019/5307 E.2020/894 K.
[19] Ceza Genel Kurulu 2018/250 E. , 2020/520 K.-Y.9.CD.11.11.2014,2014/6576 E.2014/11251 K. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara Eylül 2015, 8. Bası, s. 519.)- (Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 73-74.)-(M. Emin Artuk-A. Gökcen- A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 636; Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, 2015, s. 612-613; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s. 685-686; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 8. Bası, Ankara, 2015, s..520.)
[20] Y.9.CD.2014/899 E.2014/6354 K-Y.8.CD.2023/797 E.2023/2762 K.- ÜNVER, s.144; SEVÜK YOKUŞ, s.653.
[21] 8.CD.16.1.2020,2017/20133-2020/929
[22] Y.8.CD.25.06.2020 T.2018/2408 E.2020/14257 K.2018/10541 E.2020/13889 K.-/(Ceza Hakiminin Başvuru Kitabı, Av.Halil Polat s.1312-1313)
[23] 16.CD.24.09.2020 T.2020/5779 E.2020/4892 K- Y.16.CD.28.01.2021 T.2020/8638 E.2021/274 K.-Y.16.CD.2016/5056 E.2016/6612 K-Y.9.CD.2014/7762 E.2014/11639 K.-Adana BAM 9.CD.2017/69 E.2018/11 K. / -(Suç Üstlenme Suçu, İnce Ece Akyalçın, s.52)
[24] Y.9.CD.2012/10298 E.2013/3705 K.-Y.9.CD.2012/10298 E.2013/3705 K.
[25] ÜNVER, s.150; SEVÜK YOKUŞ, s.657.
[26] Y.9.CD.2012/8512 E.2012/15791 K.
[27] “Sanık ..’ın, katılanın kullandığı aracın lastiklerini kestikten sonra, kardeşi … ile görüşerek …’in zarar verme suçunu üstlenmesini istediği, sanık …’ın da bu eylemine iştirak ettiği ..’ın sanıklara suç üstleneceğini söylemesine rağmen Cumhuriyet Savcılığı’nda suçu üstlenmeyip olayın doğrusunu anlattığı somut olayda …’ın kabulü üzerine suçu onun işlediğini beyan eden sanıkların eylemlerinin suç üstlenme suçuna teşebbüs aşamasında kaldığı, gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek iftira suçundan yazılı şekilde hükümler kurulması” Yargıtay 8. CD., E. 2017/18290, K. 2020/725, T. 14.1.202
[28] Tezcan/Erdem/Önok,s.62-Suçu Bildirmeme Suçu, Selahattin Kolcu,s.64
[29] Suçu Bildirmeme Suçu, Selahattin Kolcu , s.78
[30] Tezcan/Erem/Önok s.967
[31] Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, Hasan Tahsin Gökçan-Mustafa Artuç, 6.Cilt, s.9138
[32] Y.4.CD.14.10.2002 T.11331/14888-(Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, İbrahim Şahbaz,2.Cilt.s.3118)
[33] “Sanığın özgür iradesiyle seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmasını öngören Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 6/3-c, Anayasamızın iddia, savunma ve adil yargılanma hakkını öngören 36, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun dürüstlük ve güven ilkelerini öngören 34. ve avukatın sır saklama yükümlülüğünü düzenleyen 36. maddelerindeki düzenlemeler dikkate alındığında sanık avukatın, hakkında yakalama kararı bulunan vekil edenin yerini adli mercilere bildirmemesi sır saklama yükümlülüğü ile bağlantılı olarak TCK’nın 24/1. maddesi anlamında kanunun hükmünü (görevini) yerine getirme hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirilmelidir” r (Yargıtay 4. CD, E. 2009/19013, K. 2011/2017, T. 14.11.2011)-TCK’nın 279. Maddesinin gereği olarak kamu görevlisinin suçu bildirmesinin hukuka uygunluk nedeni kabul edilerek göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunu oluşturmayacağı yönünde bkz., Muharrem Özen/Atacan Köksal, “Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu”, AÜHFD, C. 69, S. 1, Y. 2020, s. 213. Ayrıca bkz., Mehmet Emin Alşahin, “Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması (TCK m. 258)”, MÜHF-HAD, C. 20, S. 2, Y. 2014, s. 219-250
[34] Y.9.CD.29.04.2014 T.2014/1846-2014/5388
[35] Y.8.CD.21.03.2013 T.2012/27020 E.2013/9215 K.
[36] Donay, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2007,s.398-(Yargıtay 8. Ceza Dairesi – Karar: 2014/5504)
[37] Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, Hasan Tahsin Gökçan-Mustafa Artuç, 6.Cilt, s.9157-9159
[38] “İşlenen suçları kovuşturma yükümlülükleri bulunan sanıkların kendilerine bildirilen bir hırsızlık suçu ile ilgili yasal işlem yapmama biçiminde gerçekleşen eylemlerinin TCY‟nin 230. maddesinde düzenlenen görevi savsama suçunu oluşturacağı gözetilmeden olayda uygulama yeri bulmayan aynı yasanın 235/2. madde ve fıkrasıyla hüküm kurulması yolsuzdur.” Yarg. 4. CD. 3.6.1999 T. 4844/5676-Yarg. 4. CD. 25.3.2002 T., 2457
[39] Y.CGK 2008/4.MD-178 E.2009/159 K.-Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Asliye Ceza Davaları, Ali Parlar,s.1504
[40] Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, İbrahim Şahbaz, 2.Cilt.S.3187-3188/ Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Asliye Ceza Davaları, Ali Parlar,s.1506-1511
[41] Y.9.CD.09.09.2014 T.2014/24-8725
[42] Y.4.CD.07.10.2009 T.2008/1710 E.2009/15748 K.- (Yargıtay 9. Ceza Dairesi – Karar: 2014/6220)
[43] Toroslu, s.Özel Kısım, 2018 s.337
[44] Suçu Bildirmeme Suçu, Selahattin Kolcu , s.152
[45] Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, Hasan Tahsin Gökçan-Mustafa Artuç, 6.Cilt, s.9184-9185-9186
[46] TCK’nın 271. maddesinde tanımlanan suç uydurma suçunun oluşabilmesi için failin, yetkili makamlara, işlenmemiş olan bir suçu, işlenmiş gibi ihbar etmesi gerektiği; aynı Kanunun 270. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunda ise failin, yetkili makamlara, işlenmiş ya da işlenmemiş bir suçun kendisi tarafından işlendiğini bildirmesi gerektiği, Somut olayda, sanığın 156 jandarma ihbar numarasını arayarak kendisini O. T. olarak tanıttıktan sonra silah ile M. K. tarafından tehdit edildiğini iddia ve ihbar ederek, işlenmemiş olan bir suçun kendisi tarafından işlendiğini bildirmek suretiyle TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan “Suç üstlenme” suçunu işlediği açıktır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi – Karar: 2013/5628).
[47] Sanığın Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek, satması için mağdura verdiği cep telefonunu geri iade etmemesi sebebiyle mağdurun ismini vermeden, çalındığından bahisle şikayetçi olması şeklinde gerçekleşen olayda sanığın eylemi suç uydurmak suçunu oluşturur. Ancak, kovuşturma başlamadan önce gerçeğe döndüğü anlaşılan sanık hakkında TCK’nın 269/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerekir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi – Karar: 2014/5811).
[48] Dosyada bulunan 03.02.2013 tarihli ihbar tutanağı ve 03.02.2013 tarihli olay ve yakalama tutanağı başlıklı belgelerde sanığın birçok kez polisi arayarak ihbara konu adreste kavga olduğunu beyan ettiği; kumar oynama eylemi ile ilgili olarak ise herhangi bir bildirim ve ihbarda bulunmadığı olayda sanığın bildirimine konu olan ‘‘kavga’’ olayı kanunlarımızda açıkça suç olarak tanımlanmadığı gibi isnatta bulunulan kişi de açıkça belirtilmemiş olduğundan yasal unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati (Yargıtay 16. Ceza Dairesi – Karar: 2015/183).
[49] Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Asliye Ceza Davaları, Ali Parlar.s.1457
[50] Sanığın daha önce bu dosyanın şikayetçileri hakkında, Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki manevi tazminat davasında yalan tanıklık yaptıklarına ilişkin olarak avukatı aracılığıyla Şişli C. Başsavcılığına yaptığı şikayetinin 18.05.2002 tarihli kovuşturmama kararı ile sonuçlanması ve itirazının da 25.07.2002 tarihli merci kararı ile reddedilmesinden sonra aynı olaya dayalı olarak ikinci kez avukatı aracılığıyla Şişli C. Başsavcılığına verdiği 02.08.2002 tarihli dilekçeyle şikayetçiler aleyhine aynı iddialarını tekrarladığının oluşa uygun biçimde kabul edilmesi karşısında; vuku bulmuş bir olaya ilişkin olarak verilen şikayet dilekçesindeki iddiaları suç uydurma suçunu oluşturmaz (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar: 2009/7602).
[51] 8.CD.4.12.2017, 2017/8164-2017/13700 – 8.CD.26.04.2013, 2012/8835-2013/13404
[52] 8.CD.12.10.2017, 2017/7205-2017/11204
[53] 9.CD.15.10.2014 2014/5490-2014/10182
[54] Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi 6. Cilt s.9004, Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç