Medeni yargılama hukuku, uyuşmazlık çözüm yöntemlerini ve bu konuda en klasik çözüm yöntemi olan mahkemelerin işleyişi ile mahkeme ve taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk dalıdır.[1] Medeni yargılamanın amacı ise gerçeğe ulaşmaktır. Medeni yargılama hukukunda kural olarak” taraflarca getirilme ilkesi” kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre dava malzemesini taraflar getirir. Daha açık ifadeyle taraflarca getirilme ilkesi; taraflarca ileri sürülmüş vakıa ve tarafların sorumluluğunda olan delil ikamesidir. Hâkim taraflarca getirilme ilkesi doğrultusunda karar verecektir.
Delil, hukuki işlemlerde bir şeyin doğruluğunu teyit etmeye yönelik kullanılan ipuçlarıdır. Bu ipuçları karara varılırken hangi ispatların dikkate alınması veya hangilerinin dikkate alınmaması gerektiğini belirler. Diğer bir ifadeyle delil, mahkeme öncesinde ortaya çıkan olayların yargı sürecine dâhil edilmesinin sağlayan ispat faaliyetinde kullanılan araçlardır.
Delillerin; gerçekçi, akılcı, olayı temsil etmesi, hukuka aykırı olmaması ve müşterek olması gerekir.
Delillerin incelenmesi HMK’nın 187.maddesine göre; ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. İspat, “taraflarca iddia edilen talebin dayandığı hukuk kuralının koşul vakıalarının somut olarak, iddia edildiği gibi gerçekleştiği konusunda hâkimde kanaat uyandırmak üzere yapılan inandırma faaliyetidir”. Yani, taraflar, ispatın konusunu oluşturan çekişmeli vakıaları ispat edecektir. İspat faaliyeti ise deliller vasıtasıyla olacaktır.
Deliller farklı şekilde sınıflandırılabilir. HMK’nın sınıflandırması ise kesin delil ve takdiri delillerdir. Kesin deliller, senet, yemin, kesin hüküm; takdiri deliller ise tanık, bilirkişi, keşif, uzman mütalaası ve diğer tüm deliller. Diğer sınıflandırmalar ise, hukuka aykırı delil- hukuka aykırı olmayan delil, sınırlı delil- serbest delil, doğrudan delil- dolaylı delildir.
Bu makale hukuka aykırı delil tanımı ve boşanma davalarında kullanılan hukuka aykırı deliller ile ilgilidir.
HUKUKA AYKIRI DELİL
Hukuka aykırı delilin açıkça kanunda tanımı yoktur. Fakat ispat hakkının düzenlendiği HMK’nın 189.maddesinin 2.fıkrası “ Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” şeklindedir. Madde hükmünden hukuka aykırı delil, hukuka aykırı yollardan elde edilmiş deliller sonucunu çıkartabiliriz. Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller davada kullanılamaz. Kullanılsa dahi mahkeme delili esas alamaz.
Davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş deliller olması şarttır. Eğer hukuka aykırı delil olduğu tespit edilmesi halinde taraflar ileri sürmese dahi mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınarak caiz olmadığına ve dosya kapsamında değerlendirilemeyeceğine karar vermesi gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/2577 K. sayılı kararında yasak delillere ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerde bulunmuştur. İşbu kararın ilgili kısmı şöyledir:
01.10.2011’de yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “ İspat Hakkı” başlığını taşıyan 189/2. Maddesinde; “ Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delilerin ispat anlamında ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir.
Benzer hüküm Anayasa’da da vardır. Anayasa’nın m.38/f.6 hükmüne göre; “ Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’ nun 26.11.2014 tarihli kararı “ Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Davacının konuşmalarının kendisinden habersiz olarak davalı Berrin’in yönlendirmesi ile diğer davalılarca kaydedildiği ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuşmaya ve kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkişi tarafından dökümü yapılan ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı olarak elde edildiği dosya kapsamı ile sabittir. “ şeklindedir.
BOŞANMA DAVASINDA HUKUKA AYKIRI DELİL
Boşanma sebepleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Davacı, işbu kanunda düzenlenen boşanma sebeplerine dayanarak boşanma davası açmalı ve ileri sürdüğü boşanma sebeplerini ispatlamalıdır.
Boşanma davasını açan taraf hukuk davasının genel kuralı olarak “ İddia eden iddiasını ispatlamak zorundadır” hükmü gereğince iddialarını kanıtlamak zorundadır. Davacı, iddialarını ispatlarken delilin, hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekir.
Boşanma davalarında en çok kullanılan delil tanık delili olmakla birlikte her somut olayın özelliklerine göre her davada olduğu gibi boşanma davalarında da farklı deliller kullanılabilmektedir. Bu kapsamda boşanma davasında deliller, mesaj, fotoğraf, sosyal medya paylaşımları, otel kayıtları, whatsapp gibi mesajlaşma programları, banka ve kredi kartları, pasaport giriş çıkış kayıtları, mahkeme ilamları şeklinde sıralayabiliriz.
Eşinin görüntülerini gizlice kayıt altına alan kişi, kaydın hukuka aykırı olması nedeniyle görüntülerini gizlice kayıt altına alan kişi, kaydın hukuka aykırı olması nedeniyle görüntüleri delil olarak kullanmaz, kullansa da mahkeme bu hukuka aykırı olan delilleri dikkate almaz. Boşanma davasında hukuka aykırı delillere örnek olarak; gizlice fotoğraf çekmek, görüntü kaydetme, telefon dinleme, mektupları okuma verilebilir.
Aile Mahkemelerine ibraz edilecek delillerin özel hayatın mahremiyetini ihlal etmemesi, onur ve haysiyeti zedelememesi gerekir. Aksi takdirde, hukuka aykırı delil kullanan kişi hakkında savcılık soruşturması başlatılabilir. Söz gelimi; hukuka aykırı olarak elde edilen gizli kaydedilen ses kaydı ve gizli kaydedilen video ile fotoğraf kayıtları Türk Ceza Kanunu kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaktadır.
Yargıtay’a göre kişilerin özel hayatlarının gizliliğini ihlal eden delillerin kullanımı hukuka aykırıdır. Ancak bunu her somut olayda ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Yargıtay’ın farklı konularda verdiği kararlar aşağıdaki gibidir;
– Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.09.2002 tarih ve E. 2002/2-617 K. 2002/648 sayılı kararında, eşlerden birinin tuttuğu günlüğün diğer eş tarafından delil olarak kullanılabileceği kabul edilmiştir.
– Yargıtay tarafından genel kabul edilen görüş ise; bu ortak alanlarda elde edilen bulguların boşanma davalarında delil olarak değerlendirilebileceği yönündedir. Bu kabule gerekçe olarak ise evlilik birliği içinde kullanılan ortak alanların kişilerin özel alanını oluşturmadığı, tarafların müşterek alanları olması ve diğer eşin ulaşımına açık halde bulunması gösterilmektedir. Bu sebeple, eşlerden birinin ortak konutta, arabada, ortak sosyal medya hesabında veya şifresini bildiği telefondan elde ettiği bulgular delil olarak kullanılabilmektedir.
– Aile hayatını ve buna bağlı olarak kamu düzenini kişilerin özel hayatından daha üstün bir yerde tutan Yargıtay, taraflardan birinin eşinin haberi olmaksızın almış olduğu ses ve görüntü kaydını; vakıanın başkaca hiçbir şekilde ispatlanamayacağı hallerde delil olarak kabul etmekteydi. Kısacası korunmaya değer menfaat ile zarar gören menfaat arasında bir denge oluşturularak istikrarlı bir sonuca ulaşılmıştır. Boşanma davası açısından böyle bir görüşün benimsenmesinin amaçları arasında aile hayatının mahrem oluşu ve bazı vakıaların sadece taraflar arasında geçmiş olup somut olayın mahiyeti gereği başka bir ispat aracının mevcut olmayışı ve özellikle zina eylemlerinin gizli alanlarda gerçekleştiriliyor olması gelmektedir.
– Yine Yargıtay’ın bir kararı; “Sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında (facebook/ whatsapp) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 sayılı HMK’nın 189/2 maddesi kapsamında hukuka aykırı delil olduğunun kabul edilmesi gerekir.” şeklindedir.
– Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise 27.03.2017 tarihli bir kararında, davacı kocanın, karısından habersiz şekilde yaptığı ses kayıtlarına dayanarak açtığı boşanma davasında, habersiz yapılan ses kaydının, kadının özel hayatının gizliliğini ihlal ettiğine ve söz konusu kayıtların hukuka aykırı yolla elde edilmesi nedeni ile kullanılamayacağına hükmetmiştir.