Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Yüksek Mahkeme’ye bireysel başvuruların başlangıcının 11’inci yılı için düzenlenen konferansta konuştu. Bireysel başvuruların özellikle son iki yılda büyük bir iş yükü oluşturduğunu söyleyen Başkan Arslan, “Bireysel başvuru olağan bir kanun yolu değildir. AYM bu süreçte, temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının, derece mahkemelerin karşılayamadığı durumda devreye girecek bir organdır. İş yükünün azaltılması ve bireysel başvurunun başarısı büyük ölçüde ihlal kararlarının gereğinin tam olarak yerine getirilmesine bağlıdır.” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun başlangıcının 11’inci yılı için düzenlenen konferansta konuştu. Başkan Arslan, özellikle son iki yılda, bireysel başvurunun iş yükünde olağanüstü bir artış olduğunu söyledi. Geride kalan 11 yılda, Yüksek Mahkeme’ye 555 binden fazla bireysel başvuru yapıldığı bilgisini paylaşan Arslan, “Bunun 425 bin kadarı, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağlanmıştır. AYM önünde halen maalesef 130 bin kadar bireysel başvuru bulunmaktadır.” dedi.
AİHM’İN İKİ KATI BAŞVURU Anayasa Mahkemesi’nin önündeki başvuruların, 46 Avrupa ülkesinden başvuru alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin iki katı olduğunu söyleyen AYM Başkanı, “Son 2 yılda bireysel başvurunun iş yükünde olağanüstü artış var. Son 2 yılın yıllık ortalamasının 100 bin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mahkememiz geçen yıl yaklaşık 74 bin, bu yıl da şu ana kadar yaklaşık 52 bin başvuruyu karara bağlamıştır. Bu iş yükü rakamları bize şunu ifade ediyor; başarı hikayesinin sürdürülmesi çok daha önemli hale gelmiştir.” diye konuştu.
“BİREYSEL BAŞVURU OLAĞAN BİR KANUN YOLU DEĞİLDİR” Arslan, bireysel başvuruda AYM’nin bir sistem kurduğuna, başvuruları filtreden geçirme ve diğer başvuruların bir şekilde derece mahkemeleri tarafında kara bağlanma yönünde bir sistem inşa ettiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Unutmamamız gereken temel mesele vardır; bireysel başvuru olağan bir kanun yolu değildir. Bireysel başvuru ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bu anlamda AYM ilk elden hak ihlali şikayetlerini inceleyen bir merci değildir. AYM, Yargıtay ve Danıştay’dan geçen her uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak bir temyiz merci de değildir. AYM bu süreçte temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının derece mahkemelerin karşılayamadığı durumda devreye girecek bir organdır. İş yükünün azaltılması ve bireysel başvurunun başarısı büyük ölçüde ihlal kararlarının gereğinin tam olarak yerine getirilmesine bağlıdır. Diğer yandan, iş yükünün azaltılması ihlal kararlarının gereğinin yerine getirilmesine bağlıdır. Bu anlamda AYM’nin verdiği bir ihlal kararından sonra, ihlalin kaynağına göre yasama, idare veya mahkemelerin bir yandan somut ihlali ortadan kaldırmaya diğer yandan da benzeri yeni ihlallerin engellenmesine yönelik tedbirler alması hayati derecede önemlidir.”