Sağlık çalışanlarına yönelik tazminat davaları ile ilgili bilgi veren Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Hakan Hakeri, her alanda tazminatların eskiye göre daha düşük olduğunu söyledi. Tazminatlara caydırıcılık fonksiyonu verilmeye başlandığını belirterek, “Kesinlikle tazminat miktarları sigorta miktarlarını aşmamalı” diyen Prof. Hakeri’ye göre, tazminatlarda caydırıcılık olmalı ancak hekimlerin defansif tıbba çekilmesi de önlenmeli.
Tıp Hukuku alanında en önemli organizasyonlardan olan 3. Uluslararası Tıp Hukuku Kongresi İstanbul’da yapıldı. Medimagazin’e açıklamalarda bulunan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hakan Hakeri, kongrenin hukuk anlamında Türkiye’nin en büyük kongresi olduğunu söyledi. Tazminat davalarında özel ve kamu hastaneleri arasında ayrım olduğuna dikkat çeken Kongre Başkanı Doktor Hakan Hakeri, kamuda çalışan hekimlerin bütün tazminatını kurumun ödediğini belirtti. Kurumun daha sonra tazminata hükmedilen sağlık personelinden kusuru oranında rücu ettiğini de hatırlatan Hakeri, “800 bin liraya kadar Mesleki Sorumluluk Sigortası tazminatı karşılıyor” dedi. Özel kurumlarda tazminat davasının doğrudan doktora da açılabildiğini hatırlatatan ve her alanda tazminatların eskiye göre daha düşük olduğunu kaydeden Prof. Hakeri, tazminatlara caydırıcılık fonksiyonu verilmeye başlandığını belirterek, “Kesinlikle tazminat miktarları sigorta miktarlarını aşmamalı” diyerek caydırıcılığın olması ancak hekimlerin defansif tıbba çekilmesini de önlemek gerektiğini vurguladı. “KATILANLARIN YÜZDE 40’I TIP FAKÜLTELİ” Teorik konuların yanı sıra pratikte yaşanan durumlar için çözüm önerilerinin ve dava süreçlerindeki sorunların da kongrede yer aldığını belirten Hakeri şunları kaydetti: “En büyük hukuk kongresi olduğunu söylememin sebebi katılımcıların hem tıbbiyeli hem de hukukçulardan oluşması. Katılanların yüzde 40’ı tıp fakülteli insanlar. Sadece hukukçulara hitap etseydik bu sayıyı bulamazdık.”“TIP HEKİMLERİ TIP HUKUKUNA ÇOK İLGİLİ“ Tıbbiyelilerin tıp hukukuna çok ilgili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hakeri, kongre katılımcıları arasında hukuk fakültesinde okuyan hekimlerin olduğunu belirterek hekimlere şu sözlerle seslendi: “Hekimler Adalet Meslek Yüksekokulu’nda okuyabilirler. İki yıllık eğitimin sonunda hukuka da geçme ihtimalleri var. En temel hukuk bilgilerini oradan elde edebilirler. Hekimlerin hukuktan korkmasına gerek yok. Bize gelen sorular genelde tıbbi konular. Hekimler tıbbi konuda ne yapılması gerektiğini soruyorlar ve “Hukuki olarak doğru mu?” diyorlar. Siz tıp hekimi olarak yaptığınızı tıbben savunabiliyorsanız tıp hukukunun yüzde 95’ini bitirmişsiniz demektir. Yaptığınız tıbben doğru ve bunu savunabiliyorsanız; buna ek olarak kayıt da tuttuysanız tıp hukukundan endişelendirmeye gerektirecek, defansitf tıbba gitmeyi gerektirecek hiçbir şey yok demektir.’’ “ENJEKSİYON UYGULAMALARINDA DA AYDINLATMA FORMU İMZALATILIYOR” Hekimlerin artık terminal dönem hastalara bakmaktan çekindiğini ifade eden Hakeri, en sık karşılaşılan tıbbi hatalarla ilgili şunları kaydetti: “Kadın-doğumun doğum kısmında yaşanan hatalar var. Ortopedide yanlış müdahale gibi çok fazla sıkıntı var. Hemşireler ile ilgili enjeksiyon noktasında sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Nöropati geliştiği için açılan davalarda artış gözlüyoruz. Adli tıp da bu davalara kusur vermemeye başladı. Anayasa Mahkemesi de hemşirelerin enjeksiyon uygulamalarında aydınlatmasına karar verdi. Birkaç devlet hastanesinden bana gönderildi. Artık enjeksiyonda da hastaneler aydınlatma formu imzalatmaya başladı.“